Ouvir o texto...

segunda-feira, 13 de abril de 2015

“Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesi” adıyla, Afyonkarahisar Belediyesi bünyesinde hizmet vermeye başlamıştır.

Anadolu’da kurulan ilk mevlevîhânelerdendir. Kuruluşu 13. yüzyıla kadar dayanır. Tarih boyunca birçok önemli icraata merkez olmuş Afyonkarahisar Mevlevîhânesi, Konya Mevlevîhânesinden sonra en önemli mevlevîhânedir. Bu özelliği bütün bilim adamları tarafından tescillenmiş olan Afyonkarahisar Mevlevîhânesi, özellikle 16. yüzyılda Hz. Mevlânâ’nın yedinci kuşak torunlarından Sultan Dîvânî zamanında mevlevîlik açısından çok önemli bir merkez olmuştur. Ayrıca “40 Hatimli ŞifalıAşûre” geleneği ilk defa Sultan Dîvânî zamanında Afyonkarahisar Mevlevîhânesi’nde başlamış vebirçok mevlevîhâneye buradan yayılmıştır. (Günümüzde bu geleneği devam ettiren tek mevlevîhânedir)










Birkaç defa yangın geçirmiş olan Afyonkarahisar Mevlevîhânesi,1902’deki büyük yangından sonra tamamen yanmış ve bugünkü haliyle Şeyh Celâleddin Çelebi zamanında 1908’de hizmete girmiştir.


Bahçesinde; Derviş Odaları, Matbah, Hâmuşân (Mezarlık) bulunan mevlevîhâne, son olarak 2008 yılında restore edilmiş ve 30 Aralık 2008 tarihinde “Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesi” adıyla, Afyonkarahisar Belediyesi bünyesinde hizmet vermeye başlamıştır.

Tarihçemiz

AFYONKARAHİSAR MEVLEVİHÂNESİ’NİN TARİHÇESİ

Mevlevîhâneler içerisinde ilk açılanların başında, Konya’dan sonra Karahisâr-ı Sahib Sultan Dîvânî Melevîhânesi gelmektedir. Mevlevîliğin, Karahisâr-ı Sâhib’de yaygınlaşmasının Hz.Mevlânâ ve torunu Ulu Arif Çelebi’nin buraya yaptıkları ziyaretler sonucunda olduğunu söyleyebiliriz.(Ulu Arif Çelebi, Mevlevîliğin geniş coğrafyalara yayılması için önemli seyahatlerde bulunmuş,gittiği yerlerde devlet idarecileri tarafından en üst seviyede ağırlanmıştır)



Hz.Mevlânâ,6-7 yaşlarında olan oğulları Sultan Veled ile Alâaddin Çelebi ile birlikte Kale Muhafızı Bedrettin Gühertaş’ın davetlisi olarak Afyonkarahisar’a gelmiş,çocuklar da burada sünnet olmuşlardır.Daha sonraki yıllarda torunu Ulu Ârif Çelebi’nin Mevlevîliği yaymak amacıyla buraya geldiği anlaşılmaktadır. (Çelebi: Türkçe “Çalab/Tanrı”kelimesinden türemiştir.Rabbânî;yani Allah Yolu’nun yolcusu demektir).



Hz.Mevlânâ’nın torunlarından (Sultan Veled’in Oğlu) Ulu Arif Çelebi,babası Sultan Veled’den devraldığı icraatlarının takipçisi ve devamlılığını sağlamakla Mevlevîliğin geniş coğrafyalara yayılmasında ve kurumsallaşmasında önemli icraatlarda bulunmuştur. Lârend, Beyşehir, Aksaray, Akşehir, Karahisar, Amasya, Niğde, Sivas, Tokat, Birgi, Denizli, Menteşe, Alâiye, Antakya, Bayburt, Erzurum, Irak, Tebriz, Marend ve Sultaniye onun gittiği belli başlı yerlerdir.



Ulu Ârif Çelebi’nin Afyonkarahisar’ı ziyaret ettiği tarihin,13.yüzyılın sonları olma ihtimali kuvvetlidir.Afyonkarahisâr Dargâhı’nın 1294-95 yıllarından itibaren âsitâne (Âsitâne:İçerisinde Nefs Terbiyesi sürecinin gerçekleştirilebildiği, Çile çıkarılabilen çok fonksiyonlu dergâh) olarak kullanıldığını arşiv kayıtlarında görmekteyiz.



Afyonkarahisâr’ın,Mevlevîlik açısından önemli olmasının sebeplerinden biri de,Hz.Mevlâna’nın torunlarından Mutahhara Hatun’un (Sultan Veled’in kızı) Germiyanoğlu Süleyman Şah’a gelin gelmesidir (1274).Dolayısıyla Çelebi sülâlesi,Konya dışındaki topraklara da kök salmaya başlamıştır.



Sultan Dîvânî döneminde,Mevlevîhâne’ye daha fazla rağbet edildiğine şâhid olmaktayız.Sultan Dîvâni’nin teşkilatçılığı,devlet adamları ile iyi geçinmesi ve onlarla sürekli diyalog halinde olması,çok seyahat etmesi,Mevlevîliğin parlak bir dönem geçirmesine sebep olmuştur.



20.yüzyıla tamir ihtiyacı ile giren toprak damlı,ahşap Mevlevîhâne,Celâleddin Çelebi’nin Postnişînliği sırasında 1902 yılında zuhûr eden bir yangında bütün müştemilat ile birlikte tamamen yanmıştır. Son yapımda Mevlevîhâne’nin taş işçiliği ustalığını Ermeni Andon Usta yapmıştır. 



İnşaatın bitim sırasında mimarî hatadan kaynaklanan kubbelerin çökmesiyle saraydan gönderilen Hacı Bey isminde mimar tarafından inşaatın yapımı tamamlanmıştır. Mevlevîhâne inşasının 1908 yılında tamamlandığı, Çizmeci Oğlu Vehbi’nin kağıt üzerine yazmış olduğu kitabesinden anlaşılmaktadır. 

Mevlevîhânenin,1925 yılında tekke ve zâviyelerin çalışmalarının iptal edilmesi sonucu,yaklaşık altı asırdır süregelen faaliyetleri sona ermiştir.



2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyona alınan Mevlevîhânenin “Derviş Hücreleri/Odaları” bölümü, Afyonkarahisar Belediyesi’nin tahsis etmesi sonucu, “Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesi” olarak,30 Aralık 2008 ‘de hizmete sunulmuştur.



Mevlevîhâne’nin Cami bölümü de aynı tarihte restorasyona alınmış, şerbethâneyi ayıran duvar iptal edilip (giriş-sol taraftaki yapı, kadınlar mahfilinin alt kısmı) genişletilerek sonhâlini almıştır.

BİBLİYOGRAFYA
1-Adnan KARAİSMAİLOĞLU,Mesnevi,T.C. Konya İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü,Konya 2007.
2-H.Hüseyin TOP,Mevlevî Usûl ve Adabı,İstanbul 2007
3-Abdülbaki GÖLPINARLI,Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik,İstanbul 1983
4-Yusuf İLGAR,Karahisâr-ı Sâhib Sultan Mevlevîhânesi ve Mevlevî Meşhurları,Afyonkarahisar 2008
5-Mustafa ÇIPAN,Dîvâne Mehmed Çelebi Afyon Mevlevîhânesi Şeyhi,Konya 2002,s.24.
6-Mehmet ÖNDER,Mevlâna Ve Mevlevîlik,İstanbul 1998          
7-Afyonkarahisar Vakıf Eserleri,Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları,Afyonkarahisar 2005
8-İbrahim YÜKSEL,Sessiz Tanıklar,T.C. Afyonkarahisar Valiliği,Ankara 2008
9-Fotoğraflar, Afyonkarahisar, Basın-Yayın Arşivi

Fonte: @edisonmariotti #edisonmariotti http://www.sultandivanimuzesi.com/mevlevi-sayfa/tarihce/

Nenhum comentário:

Postar um comentário